30 Ocak 2012 Pazartesi

"Gençliğe Hitabe" Kaldırılmamalıdır

Atatürk'ün Türk Gençliğine Hitabesi, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Ekim 1927 tarihinde Nutuk'un sonunda Türk Gençliği'ne yönelik yaptığı konuşmadır.



Son günlerde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Atamız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve onun Türk Milleti'ne ve Türk Gençliği'ne emanet ettiği değerlere; daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine birileri tarafından alenen sistematik bir saldırı düzenleniyor. Demokrat olduğunu söyleyen bir kesim kamuoyu tarafından da bu saldırılar destek görüyor.

Bu sistematik saldırı, çok yönlü bir saldırı olarak karşımıza çıkıyor. Bir taraftan birileri "aslında öyle değil, böyle.." diyerek tarihimizi yeniden yazmaya, gerçekleri değiştirip bir takım anı defterleri veya belgelerden işlerine gelen bölümleri seçerek yalanlarını buralara dayandırıp, kurguladıkları bir tarihi bizlere ve yeni nesillere dayatmaya çalışıyorlar. Diğer taraftan da Türkiye Cumhuriyeti'ni "karış karış düşman işgalinden kurtararak" kurmuş olan Atatürk'ün getirdiği yenilikleri, tecrübe ve bilgilerini aktardığı mirasları değiştirerek veya kaldırarak temelleri sarsılmış, yamalı ve eksik bir devlet ortaya çıkarmak istiyorlar. Bunları yaparken de toplumu kutuplaştırmayı ihmal etmeyip, bir kesimi bilinçsizce Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı; bir kesimi de Osmanlı ve İslamiyet karşıtı bir tarafta yer almaya zorluyorlar. 
Oysa ki bunların her biri birbirini tamamlayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin öz değerleri; sacayaklarıdır.

Geçmişini, atalarını, kültürünü ve varlık mücadelesini bilmeyen, milli-manevi ortak değerlerini, öz miraslarını koruyamayan ve bunları yitiren toplumlar zaman içerisinde erimeye ve yok olmaya mahkumdurlar. Tarihe baktığımızda bu şekilde bir çok devletin yok olduğunu, milletlerin de eriyip gittiğini görebiliriz. Bu örnekler arasında bir çok Türk devleti ve hatta Osmanlı İmparatorluğu da vardır.

Ama aksine bu değerleri koruyan, geçmişine tutunan, atalarının miraslarına sahip çıkan devletler ise binlerce yıldır hiç yıkılmadan, en güçsüz zamanlarında bile dağılmadan ayakta kalmış; kısa sürede kendilerini toparlayıp, daha da güçlenerek dünya arenasında yerlerini hep sağlam tutmuşlardır. Buna en iyi örnek Çin'dir.

Bugün, gazetenin birinde bir köşe yazarı, "Gençliğe Hitabe kaldırılmalı" demiş ve bu "yaşanan tecrübeler ışığında bir öngörü olan; gelecek nesillere uyarı ve miras niteliğindeki" metni tutarsızca eleştirmiş.

Ben de, Atamızın hitaben seslendiği Türk Gençliği'nin bir üyesi olarak, bu köşe yazarına cevap verme sorumluluğunu hissettim. Çünkü bu şahsın, Türk Gençliği'ni temsil edebilecek, bu mirası eleştirip kaldırılmasını isteyebilecek bir şahıs olduğunu düşünmüyorum...


Şahıs demiş ki: Gençliğe hitabe, gençlere anlayış, empati, hoşgörü, farklılıklara saygı, özeleştiri gibi evrensel demokratik değerleri tavsiye eden bir metin değil.
Bütün metinlerde bu bahsi geçen mesajların verilmesi gerekliliği olmadığı gibi bu metnin amacı da içinde bulunulan, içinden geçilen durumlar ışığında büyük bir devlet adamının daha da önemlisi bir devletin kurucusunun kurduğu devleti emanet ettiği gençliğe seslendiği, içinden geçilmesi muhtemel durumlar karşısında bir uyarı ve motivasyon metnidir. Eğer ki, anlayış, empati, hoşgörü, saygı gibi cümleler arıyorsanız Atamızın bu konulardaki sözlerini okuyabilirsiniz. (google'da bile aratsanız bulursunuz)


Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”

Şahıs, “senin birinci görevin budur” diye kollektif bir misyon biçilmesinden rahatsızlığını dile getirmiş, herkesin bağımsızlığı birinci vazife edinme zorunluluğu yoktur demiş. E zaten öyle.. Herkes ülkenin bağımsızlığını kendine birinci görev olarak görmüyor, görmeyene de ceza falan verilmiyor. Mesela yazarın kendisine göre bambaşka birincil görevleri var, yazılarının ve yayınlarının çoğunu kendisine verilen bu görevleri yerine getirmek için hazırlıyor. Atamız, ülkeyi emanet ettiği gençliğe, onu koruma ve kollama görevini vermiş; isteyen bu görevi yerine getirir, istemeyen getirmez. Demek ki burada bir sorun yokmuş.


İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.”

Hitabede iç ve dış düşmanlara vurgu yapılmasından şahıs rahatsızmış. Komşularla sıfır sorun politikası ile örtüşmediğini belirtmiş. Biz, Atamızın da deyimiyle "yurtta sulh, cihanda sulh" isteyen bir millet olmakla birlikte, sınırlarımızdan veya daha uzaklardan gelebilecek her türlü tehdit ve düşmanlığa karşı dikkatli ve hazırlıklı olmak zorundayız. Atamız o günün koşullarına da dikkat çekerek, bu günleri ve daha da uzak geleceği görüp uyarabilirken, sanırım yazar nasıl bir coğrafyada yaşadığının bile şuurunda değil. 
Bir de iç düşmanlar uyarılarının darbelere zemin hazırladığı iddiasını ortaya atmış ki, bu çok saygısızca istismarına kısaca şöyle cevap vermek istiyorum: Bir anne düşünün, binbir zorlukla bir çocuğu dünyaya getiriyor ve o daha çok küçükken vefat ediyor. Vefat ederken de bu çocuğu emanet ediyor. Allah aşkına hangi anne çocuğunu emanet ederken gerektiğinde dövün, vurun, paralayın, sakatlayın der? Ya da bunu ister? Bilmem anlatabildim mi?


 Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” sözü çok ağır gelmiş şahısa, bunu ırkçılık olarak değerlendiriyor. 
Şahısa öncelikli tavsiyem Türk tarihini biraz araştırıp, okumasıdır. Buradaki motivasyonu, tarih vurgusunu göremiyor ve bu cümleyi vahim olarak değerlendiriyorsa; ya çok eski geçmişten bugüne kadar uzanan Türk milletiyle bir sıkıntısı vardır ya da geçmişten bugüne uzanan Türk milleti kavramının birleştirici, bütünleştirici, ayrılıkçılıktan uzak bir kimlik olduğunu bilemiyordur.


Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, geçmişten bugüne mesajlar taşıyan,  çok büyük bir devlet adamının tecrübeleri ve engin bilgileri ışığında, savaşarak kazandığı topraklar üzerine kurduğu devletini emanet ettiği gençliğine bir nevi mektubudur. Bu metin dersliklerden ve kitaplardan asla kaldırılmamalı, miraslar unutturulmamalı; aksine daha iyi öğrenilip, kavranmalıdır.

Şimdi bir kez daha, iyi anlayarak Atamızın Gençliğe Hitabesini okuyalım:


2 yorum:

  1. Ohhh harika. paylaşımlarınız için teşekkürler... :)

    YanıtlaSil
  2. Mükemmel anlatmışsınız ağzınıza sağlık

    YanıtlaSil