27 Ekim 2011 Perşembe

Bu Kutu Senin İçin Sevgili Küçüğüm

Van’da 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen deprem, Türk Milleti’nin yüreğini sarstı, içini sızlattı...


Vicdan, kardeşlik, paylaşma ve yardımlaşma gibi insani duyguların, kötü günde birbirine kenetlenen, kocaman yürekli insanların vatanı Türkiye, depremin hemen ardından seferber oldu, herkes elinden geldiğince Van’a yardıma koştu, büyük millet olmanın ne olduğunu tüm cihana gösterdi. Ve bütün bunlar her geçen dakika çığ gibi büyüyerek devam ediyor...

Hepimiz bu acıyı hafifletmek için bir şeylerin ucundan tutmaya çalışıyor, deprem bölgesindeki kardeşlerimizin acılarını paylaşmaya; karda, kışta, soğukta biçare kalmamalarına uğraşıyoruz. 


Ancak ben, çok hassas bir noktaya, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklara dikkat çekmek istiyorum. Her felakette olduğu gibi depremden de en çok çocuklar etkileniyor, psikolojik olarak büyük zarar görüyor. Bu nedenle özellikle onların acılarına ortak olabilmek, bir anda kararan hayatlarına ışık tutabilmek, yüzlerini güldürebilmek, umutlarını perçinleyebilmek  adına maddinin yanı sıra manevi de bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bu düşünceyle yola çıkarak, hiç  görmeden ve tanımadan sevdiğim, rastgele seçilmiş Vanlı bir kardeşime verilmesi için bir kutu hazırlamaya karar verdim.


Kendime hedef kitle olarak 10-12 yaşlarında kız çocuklarını seçtim. Kutunun içinde "ona özel" kışlık giyisi, çorap, mont, eldiven, bere, kendi elimle ördüğüm bir atkı, birkaç kitap, kalem, defter, diş fırçası-diş macunu, ıslak-kuru mendil, tarak, toka, şirin aksesuarlar, oyun-oyuncak, hediyelikler, sembolik bir cep harçlığı, hatta çikolata, bisküvi, şeker..v.b. şeyler olacak. 


Özetle, "küçük bir kız çocuğunu" mutlu edebilecek ufak ufak ayrıntılar ve her hediyeye iliştirilmiş kısa kısa ama anlamlı notlar ile birlikte sevgimi koyuyorum kutunun içine. Ayrıca, o da paylaşarak mutlu olsun ve bu güzel duyguyu orada yaşayabilsin diye kendisinin de başkalarına verebileceği birkaç hediye ekleyeceğim.. Mesela annesine verebileceği bir yazma(eşarp), kardeşine verebileceği bir boyama kitabı, arkadaşına verebileceği bir bileklik gibi..


Ben onu bilmeyeceğim, o da beni sadece Ankara’dan ona yüreğini açmış Canan Abla’sı olarak bilecek. Ama inanıyorum ki, o küçük kardeşimin hayatına sıcacık dokunacağım; belki bir umut olacağım, belki hayatı boyunca unutmayacağı bir anı...




Kutunun üzerine "sadece 10-12 yaşlarında rastgele bir kız çocuğuna verilmek üzere hazırlanmıştır" diye notumu yazıp göndereceğim ve umut edeceğim doğru şekilde, doğru hedefe ulaştırılması için..




10 Haziran 2011 Cuma

Sosyal Paylaşım Sitelerine Giriş Sınavı (SPSGS)


Günümüzün okumayan, araştırmayan, sorgulamayan ama bir o kadar da trendlerden haberdar olan gençliği maalesef sosyal paylaşım sitelerinde sosyal paylaşım katliamı yapıyor. Bilgi kirliliğine ve gereksiz kalabalığa yol açan bu kitle, önemi her geçen gün artan sosyal paylaşım sitelerinin amacından sapmasına, bilinçli kullanıcıların çileden çıkmasına ve bu mecralardan uzaklaşmasına sebep oluyor.

Örneğin, kullanıcısı her geçen gün hızla artan ve yaygınlaşan Twitter'ı ele alalım. Bu sitede "trends (gündem)" diye bir bölüm vardır, bilindiği gibi burada hakkında en çok konuşulan (tweetlenen) anahtar kelimeler sıralanır.  Bizler, malum Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz ve bu ülkede gündem çok hızlı değişir. Sadece bir gün içerisinde bile çok önemli bir çok olay art arda yaşanabilir ve bu durum da insanlar tarafından çok doğal karşılanır. Twitter doğru kullanıldığı vakit, çok hızlı bir haber kaynağı, etkili bir örgütlenme aracıdır. Bu bağlamda, Türkiye'de ve dünyada yaşanan gelişmeler anında twitter'a düşer (twitter ağzıyla) ve hemen hakkında konuşulmaya başlanır. Ancak bu, yukarıda bahsettiğim okumayan, araştırmayan, sorgulamayan birtakım sosyal paylaşımcılar, her zaman içerik hakkında net bilgi vermeyen dikkat çekme amacıyla yazılmış haber başlıklarını görür görmez, içeriğine bakmadan, bilgi sahibi olmadan; fikir sahibi olurlar ve hemen konu hakkında konuşmaya başlarlar. Daha vahimi, haber kaynaklarını takip etmeye tenezzül bile etmeyen kara cahil sosyal paylaşımcılar da vardır. Bunlar ise, sadece haber başlığını okuyup konu hakkında ahkam kesen diğer sosyal paylaşımcıların yazdıklarını referans alarak, konunun erbabı edasıyla daha ateşli yorumlar yapmaya başlarlar. Sonrası müthiş bir bilgi kirliliği ve sosyal paylaşım katliamıdır.. Aralardan doğru bilgi içeren tweetleri ve mantıklı yorumları ayıkla ayıklayabilirsen ya da çileden çık, kapat git twitter'ı...

Bir de bizim Türkiye'de siyaset çok hararetlidir. Hem vatandaş hem de siyasetçiler çok heyecanlıdırlar, deli doludurlar. Hele ki şu anda da içinde bulunduğumuz seçim dönemlerinde ortalık yangın yeri gibidir. Herkesin öyle ya da böyle bir siyasi tercihi ve görüşü olduğu gibi birçokları bunu şuurlu veya şuursuz savunmaya, empoze etmeye bayılırlar, kendilerine görev sayarlar. Bunlar için, kendini dahil ettiği grubun rakiplerine karşı büyük bir nefretle saldırmak adeta delikanlılıktır(!?). Sosyal paylaşım siteleri de bu delikanlılık(!?) yapan klavyeşörlerin rahat rahat atıp tutabileceği, kaçak güreşebileceği yegane mecralardandır. Karşı tarafı düşman, öcü, pis, kaka gördüğü için bu bilinçsiz klavyeşörler, karşı tarafın savunduğu her fikre küfür etmeyi boyunlarının borcu bilirler. Ancak bir sorun vardır bazılarında, küfür ettikleri fikirlerin ne olduğunu, neyi savunduğunu, anlamını falan hiç bilmezler, merak da edip araştırmazlar; sadece saldırırlar... Hatta kendilerini dahil ettikleri grubun fikirlerini, savunularını bile bildikleri şüphelidir.

Mesela, muhafazakar gruba kendini dahil eden biri çıkıp cumhuriyete ve cumhuriyetin kurucularına küfür edebilmektedir. Ama düşünmez veya bilmez aslında cumhuriyet rejimi içinde ve onun olanaklarıyla yaşadığını... Acaba kendisi oligarşiyi mi istiyordur da cumhuriyete küfür ediyordur? Ya da cumhuriyet ne, oligarşi ne biliyor mudur da konuşuyordur? Hatta acaba kendisini dahil ettiği grup cumhuriyete karşı mıdır da, o da ona istinaden cumhuriyete küfür ediyordur? Alakası yok! Diğer taraftan düşünelim; kendisini sosyal demokrat gruba dahil etmiş birisi de kalkıp dine küfür edebilmektedir. Aslında kendisi ve ailesi de o dine mensuptur ama zamanla, karşıt olduğu gruptan ötürü protest bir zihniyete sahip olmuştur. Mensubu olduğu dini, karşıt olduğu grubun bir fikriymişcesine indirgeyip, aşağılayabilmekte, düşmanlık besleyebilmektedir. Merak edip araştırmaz, okumaz aslında dininin ne anlattığını, siyasete malzeme edilenle alakası olmadığını... Bu örnekleri her türlü grup gönüllülerine uyarlayabiliriz.

İşte bu bilinçsiz klavyeşörler, sürekli internet başındadırlar ama bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu, bu kadar derin ve uçsuz bucaksız mecrada google'a bir gireyim de cumhuriyet neymiş, demokrasi neymiş, laiklik neymiş, İslamiyet neymiş, başkanlık sistemi neymiş, parlamenter sistem neymiş, Atatürk ne yapmış, Türkiye tarihinde neler olmuş, Osmanlı tarihi, Selçuklu tarihi, Orta Asya Türk tarihi... Veya Ergenekon iddianamesi ne diyor, trendlerdeki haberin içeriği ne ..v.s. bi araştırayım demezler. Ama senenin moda renklerini, televizyon dizilerinin gününü-saatini, tüm oyuncuların özel hayatlarını, yeni çıkan video klipleri falan ilk bilenler de, her şeye ilk yorum yapanlar da onlardır.

Bu bahsettiğim sosyal paylaşım klavyeşörleri, Facebook'ta da boş durmazlar, benzer katliamları çeşitli paylaşım yollarıyla orada da yaparlar ama neyse ki orası biraz daha farklıdır ve daha fazla bireylerin kontrolündedir; herkesin yazdığı, paylaştığı görülmemektedir. Şimdi diyebilirsiniz, twitter'da da sadece takip edilen kişilerin yazdıkları ekran akışında görülür, orası da bireylerin kontrolündedir.. Evet, büyük oranda öyle ama üstünde durduğumuz nokta, doğru kullanılırsa aslında bir nimet olan ortak paylaşım alanları ve buralardaki bilgi kirliliği, cehalet, bilinçsiz ahkam kesmelerdir.

Sözün sonu; "sosyal paylaşım sitelerine giriş sınavı" yapılsa, üstüne tartışılan konular hakkında bir şeyler öğrenilmeden, bilgi sahibi olunmadan yorum yapılamasa nasıl olurdu?


27 Mayıs 2011 Cuma

27 Mayıs'ın Hayatıma Etkisi

10 yaşındaydım ilk siyasi kitabımı okuduğumda.



Evin kitaplığını karıştırıyordum... Çok severdim kitaplığı karıştırmayı, çok güzel hikaye kitapları bulurdum hep. Bazen de dosyaların içinde annemin çizdiği resimleri, dayımın şiir defterlerini, teyzemin hatıra defterlerini...

Ancak sandalyenin üzerine çıkıp da erişebildiğim en üst rafta; eski, saman kağıdı yapraklı, resimleri siyah-beyaz olan mecmualar ve kitaplar vardı. Benim okuduğum kitaplar gibi renkli, cıvıl cıvıl kapakları yoktu; donuktular, soğuktular, hatta bir çocuk için son derece iticiydiler.

Mavi kapaklı kitabın üzerinde 27 Mayıs yazıyordu. Çok eskimesin diye naylonla kaplanmıştı kapağı. Benim özenli annem, ileride benim de okuyacağım eski kitapları hep naylonla kaplardı; sağlam kalsınlar diye. Ardından, yanında birkaç tane daha üzerinde 27 Mayıs yazan kitap gördüm. Merak etmiştim; neydi 27 Mayıs, ne olmuştu o tarihte.. Sonra, o ilk gördüğüm, üzerinde 27 Mayıs yazan mavi kapaklı kitabı alıp, sandalyeden aşağı indim. Karıştırmaya başladım kitabı... 70'li yıllarda, yani yaklaşık 20 yıl önce basılmış bir kitaptı. Kitapta çok az resim vardı ve çok karmaşık görünüyordu. Anlamak zordu; bilmediğim o kadar çok kelime vardı ki.. Aralardan seçip seçip bazı sayfaları okudum, okudukça daha çok merak ediyordum.. Ara sıra gözlerimden yaşlar süzülüyordu, ilk defa yüzleşiyordum bu yaşananlarla.. Bazı devlet büyükleri idam edilmişti, ama bu iyi bir şey miydi yoksa kötü mü çok fazla emin olamamıştım. Bir süre sonra kitaplığa geri döndüm, sandalyeye çıktım ve en üst rafı tekrar karıştırmaya başladım. Daha basit ve kısa anlatan bir şeyler bulmak istiyordum ve bir dosya içine istiflenmiş Hayat Mecmualarını buldum. Birsürü resim vardı sayfalarında, yazı daha azdı. 60'lı yılların başına aitti dergiler. İhtilalden, mahkemelerden ve idamlardan bahsediyordu. Kafam karışıktı...

Akşam anneme 27 Mayıs'ta neler yaşandığını, ihtilalin ne olduğunu sordum, biraz da onu dinledim. O da duygulanmıştı ama kısa, yüzeysel ve yorumsuz anlatmaya çalıştı. Böyle konuları biraz daha büyüyünce okumam gerektiğini söyledi bana. Haklıydı belki, fazla karışıktı her şey, iyiyle kötüyü ayırt etmek zordu. Devletimi seviyordum; benim devletim kötü şeyler yapmazdı. Askerimi de çok seviyordum; benim askerim de kötü şeyler yapmazdı. Ama kötülükler bile yapsa bir insanın ölümüne, öldürülmesine iyi demek nasıl mümkün olabilirdi ki.. Bunlara büyüyünce karar veririm dedim. Sonra uyudum...

O gece rüyamda bir stadyumdaydım, sanırım tören gibi bir şey vardı ve ben tribünde oturuyordum. Yanımda televizyonlardan tanıdığım tüm siyasetçiler vardı: cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar.. Onlarla birlikteydim. Rüya beni çok etkilemişti. Okuduklarımdan etkilendiğim için mi o rüyayı görmüştüm; yoksa geleceğime dair bir ipucu muydu bilmiyorum. Ama o günden sonra hikaye kitaplarını okumayı bıraktım. Tarih ve siyaset kitaplarının dizili olduğu en üst raftan seçiyordum artık kitaplarımı... Ülkemi ve ülkem insanlarını ilgilendiren konulara; geçmişte yaşanmış, bugün yaşanan olaylara ve geleceğe duyarsız kalamayacağımı o günden sonra anlamıştım.

27 Mayıs, öyleydi ya da böyleydi.. Gerçek şu ki; 10 yaşımda okuduğum 27 Mayıs kitabı nasıl ki benim hayatımın gidişatını ve ideallerimi etkileyip, şekillendirdiyse; Türkiye'nin de kaderini ve geleceğini etkileyip şekillendirdi. O gün onlar yaşanmasaydı, o insanlar idam edilmeseydi şimdi muhtemelen bambaşka bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Ve muhtemelen 12 Mart ile 12 Eylül de yaşanmayacaktı. Bugünlerin sorumlusu o günlerdir.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Sevdiğim İnsan Tipleri - 1

Hoşgörülü insanları severim ben. Karşısındaki onun gibi düşünmese de, onun gibi yaşamasa da; farklılıklara tahammül edebilen ve saygı gösterebilen insanları severim.

Önyargısız yaklaşan insanları severim ben. İlk edindiği izlenimle karşısındakini kendi zihninde oluşturduğu bir kalıba oturtup, yargısız infaz etmeyen; dinlemeye ve anlamaya çalışan insanları severim.

Duyarlı insanları severim ben. Çevresinde olup bitenlerden bihaber olmayan; gören, takip eden ve gerektiğinde gerekli müdahaleyi yapabilen insanları severim.

Açık fikirli insanları severim ben. Sabit bir fikre, tek bir tarza takılıp kalmamış; zenginliğin farklı fikir ve bakış açılarıyla kazanıldığını bilen insanları severim.

Özgün insanları severim ben. Daha önce başkaları tarafından çizilmiş bir çerçeveye kendini oturtmayan, başkalarının belirlediği kalıplara sığmayan; tüm fikirleri irdeleyip, kendi süzgecinden geçirebilen, kendi çizgisini yaratabilen insanları severim.

Olumlu insanları severim ben. Yaşadıklarını, gördüklerini hemen kötüye yormayan, komplolar üretmeyen; gerçekten ne olduğunu ve ne gibi iyi sonuçlar getirebileceğini bulmaya çalışan insanları severim.

Hayatın amacına mutluluğu koyan insanları severim ben. Başka insanların mahvoluşuna neden olacak bencil duyguları yaşama amacı olarak benimsemeyen; varlığının huzurunun hepbirlikte mutlu olmakla mümkün olduğunu bilen, mutluluğunu paylaşan, başkalarını mutlu eden, onların mutluluğuyla da mutlu olabilen insanları severim.

Ufku geniş insanları severim ben. Birtakım düşünce ve değerlere körü körüne bağlanmayan; yeni fikirlere de açık olan, okuyan, araştıran, düşünen, tartışan insanları severim.

Öz değerlerine ve miraslarına sahip çıkan insanları severim ben. Benliğini, kimliğini, varlığını borçlu olduğu değerlere nankörlük yapmayan; sahip çıkan, koruyan, kollayan insanları severim.

Umut dolu insanları severim ben. Hayatını karamsarlıklara teslim etmeyen; her yeni günün yeni bir şeyler getireceğine inanarak çabalayan, çalışan insanların severim.

Kendisine değer veren insanları severim ben. Ruhen ve bedenen kendisine kötü davranmayan; varlığının önemini kavrayabilen, aynı zamanda başkalarından da değer görebilmenin önce kendine değer vermekle mümkün olduğunu bilen insanları severim.

Akıllı insanları severim ben. Kurnazlık yapmaya ihtiyaç duymayan; aklını kullanan, bilgisini, görgüsünü, ahlakını sürekli geliştiren insanları severim.

Derinliği olan insanları severim ben. Yüzeysel bir kaç edinimle ömrünü tüketmeyen; saatlerce sohbet edilebilecek, farklı farklı konularda tartışılabilecek, çok yönlü ve içi zengin insanları severim.

(Devam edecek...)

30 Nisan 2011 Cumartesi

Her Şey Sende Gizli...




Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can YÜCEL

3 Nisan 2011 Pazar

SEKTÖREL DIŞ TİCARET FİRMALARI

Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ),  ihracat sektörü içinde bir organizasyon altında toplanarak dünya pazarlarına yönlendirilmesi amacıyla; ihracat ve ilgili konularda (finansman, tedarik, nakliye, sigorta, gümrükleme v.b.) hizmet sağlayarak, dış ticarette uzmanlaşmalarını ve bu suretle daha etkin faaliyet göstermelerini teminen kurulan şirketlere, Dış Ticaret Müsteşarlığı´nca "Sektörel Dış Ticaret Şirketi (SDŞ) Statüsü" verilir. 

Daha önce bahsettiğim Dış Ticaret Sermaye Şirketleri (DTSŞ) büyük şirketlerden oluşmakta ve ortaklarında üretim yapma şartı aranmamakta; burada aktaracağım Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDŞ) ise üretim faaliyetleri aynı olan KOBİ’lerden oluşması gerekmektedir. Model, EGS (Ege Giyim Sanayi) modeli olarak da tanınmaktadır. SDŞ’lerin ilk kez gündeme gelmesi, İzmir’deki KOBİ’lerin kurduğu EGS’nin ortak faaliyet girişimi ile olmuştur. EGS’nin yanında Anadolu Tekstil Giyim ve Deri sanayicileri DışTicaret A.Ş. (ATGS) faaliyete geçmiştir.


Sektörel Dış Ticaretleri uygulamasının faydaları genel olarak şöyle sıralanabilir:  

-İhracat giderlerinin paylaşılması ile daha az finans ve kaynak tahsis edilmesini sağlamak,
-Büyük miktarda olan siparişlerin şirket aracılığı ile daha ucuz ve kolaylıkla karşılanabilmesi imkanını yaratmak,
-Mevcut pazarın devamlılığını sağlamak,
-Aktif pazarlama faaliyetleri ile yurtdışı temsilcilikleri ve oluşturulan müşteri portföyü sayesinde yeni pazarlar bulunmasına çalışmak ve dış pazar eğilimlerini takip etmek,
-Nakliye, gümrükleme ve mal teslimini daha hızlı ve etkin gerçekleştirmek,
-Kaliteli ve çevreye duyarlı standart üretime yönelmeyi teşvik etmek,
-Ortak bir ürün markası yaratılmasına çalışmak,
-İhracatçı firmalar arasındaki fiyat rekabetini önlemek,   
-Sermaye birikiminin oluşmasını ve kullanılmasını sağlamak.

Yasal Mevzuat:

 “İhracat 2004/4” Sayılı Tebliğle getirilen yeni düzenlemeler çerçevesinde; SDŞ’lerin kuruluş, pazarlama ve ihracat performanslarına ilişkin hükümler aşağıda kısaca özetlenmiştir.   

Tanımlar:
-Müsteşarlık: Dış Ticaret Müsteşarlığını (DTM)
-Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme (KOBİ): 1 (bir) ila 250 (ikiyüzelli) arasında çalışan istihdam ettiği bağlı olduğu meslek kuruluşunca tevsik edilen işletmeleri
-Borsa: İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını
-Kalkınmada Öncelikli Yöre: Kalkınmada Öncelikli Yöre kapsamındaki illeri
-Normal Yöre: Kalkınmada Öncelikli Yöre kapsamı dışında kalan illeri
-Üretici Derneği: Aynı üretim dalında faaliyette bulunan üretici şirketlerin kurduğu dernekleri
-Üretici Birliği: Aynı üretim dalında faaliyet gösteren kooperatif ve birlikleri
-Fuar: Yurt dışında düzenlenen; ticari nitelikteki uluslararası fuar ve sergiler ile münhasıran Türk ihraç ürünlerinin sergilendiği tanıtım faaliyetlerini, ifade eder.

1-Şirket Kuruluşuna İlişkin Esaslar:

Normal Yöreler: Aynı üretim dalında faaliyette bulunan, asgari 10 (on) KOBİ’nin bir araya gelmesiyle en az 500 (beşyüz) milyar TL sermayeli anonim şirket kurulması

Kalkınmada Öncelikli Yöreler: Aynı veya ayrı üretim dalında faaliyette bulunan, asgari 5 (beş)  KOBİ’nin en az 250 (ikiyüzelli) milyar TL sermayeli anonim şirket olarak kurulması ve gerekli belgelerle birlikte Müsteşarlığımıza başvurulması halinde Sektörel Dış Ticaret Şirketi Statüsü (SDŞ) verilmesi öngörülmüştür. 

Üretici Dernekleri ve Birlikleri: Aynı üretim dalında faaliyette bulunan Üretici Dernekleri ve Üretici Birlikleri tarafından anonim şirket şeklinde ve en az 500 milyar TL sermaye ile kurulan şirketler de Müsteşarlığımıza başvurmaları halinde Sektörel Dış Ticaret Şirketi Statüsü alabileceklerdir.  

Ayrıca, 2004/4 Sayılı Tebliğ ile birlikte: 
  • Sermayenin tamamının ödenmiş olması şartı kaldırılmıştır. 
  • SDŞ başvurusunda bulunan şirket ve ortaklarından, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmediğini veya kullanılmadığını bağlı oldukları vergi dairelerinden alacakları yazılar ile belgelemeleri şartı getirilerek başvuru süreci kısaltılmıştır. 
  • SDŞ’lerin kurulması ve gelişmesine yardımcı olmak üzere KOBİ’ler dışındaki büyük şirket, kuruluşlar ile gerçek kişilerin ortak olabilme imkanları korunmuştur. Ancak ortaklık payları her bir unsur için % 10 olarak belirlenmiştir.  
  • SDŞ’lerin kendi sektörleriyle ilgili işlemlerinde kolaylık sağlamak üzere, hizmet ve imalat sanayi sektöründe faaliyette bulunan şirketlere ortak olabilmeleri veya şirket kurabilmeleri, ortağı olmayan KOBİ’lerin ihracatına aracılık etmeleri imkanı getirilmiştir. 


 2-Pazarlama Performansına İlişkin Esaslar: 

Yeni Tebliğ ile SDŞ’lerin, kuruldukları yıl hariç, müteakip takvim yılından başlamak üzere her takvim yılı içinde; 

  • Ortakları adına yurt dışında düzenlenen ticari nitelikteki uluslararası fuarlara katılım gerçekleştirmek,
  • Ortakları adına yurt dışında düzenlenen KOBİ’ler arası işbirliği organizasyonlarına iştirak etmek veya ortaklarının katılımıyla yurt dışında KOBİ’ler arası işbirliği organizasyonu gerçekleştirmek,
  • Faaliyette bulunduğu sektörle ilgili yurt dışı pazar araştırması projesi yürütmek,
  • Ortakları adına ve/veya ortaklarıyla, Müsteşarlığın koordinasyonunda organize edilen ticaret heyeti programlarına katılım sağlamak
  • Ortaklarına dış ticaret konularında eğitim faaliyeti düzenlemek veya bu tür eğitim programlarına ortaklarının iştirakini sağlamak, 
Faaliyetlerinden en az ikisini gerçekleştirmesi,  
  • Kuruldukları yıl hariç, müteakip beş takvim yılı içinde pazarlama faaliyeti yürütmek üzere  yurt dışında ofis/mağaza/şube/temsilcilik v.b. açması zorunlu kılınmıştır.



 3- İhracat Performansına İlişkin Esaslar:

Normal Yörelerde yerleşik SDŞ’ler için: 
Yıllık asgari 5 milyon USD’lik ihracat şartı değiştirilerek, kuruldukları yıl hariç,  
-müteakip takvim yılı içinde en az 1 milyon USD,
-takip eden her takvim yılı içinde de 1 milyon USD’den az olmamak üzere faaliyette bulundukları sektörün toplam ihracat miktarının USD cinsinden en az  %0,1’ini gerçekleştirmeleri, 

Kalkınmada Öncelikli Yörelerde yerleşik SDŞ’ler için: 
Yıllık asgari 2,5 milyon USD’lik ihracat şartı değiştirilerek, kuruldukları yıl hariç,  
-müteakip takvim yılı içinde en az 250.000 USD,
-takip eden her takvim yılı içinde de en az 500.000 USD ihracat gerçekleştirmeleri, 

Üretici Dernekleri ve Birlikleri için: 
Üretici Dernekleri ve Birlikleri tarafından kurulan SDŞ’ler için kuruldukları yıl hariç, 
-müteakip takvim yılı içinde en az 250.000  USD,
-takip eden her takvim yılı içinde de en az 500.000 USD ihracat gerçekleştirmeleri, 
uygulamasına geçilmiştir.  

4. Sektörel Dış Ticaret Şirketlerine Yönelik Başlıca Destekler

İhracat Mevzuatı Yönünden Destekler: 
İhracat 2000/4 sayılı Tebliğ ile; SDŞ’ler için, müracaat tarihinden önceki takvim yılında yapmış oldukları ihracatları kadar, dahilde işleme izin belgesi kapsamında gerçekleştirecekleri ithalatlarında, bu ithalattan doğacak olan gümrük vergisi, KDV ve fonlar tutarının % 10 oranında teminat alınması hükme bağlanmıştır. 

Dahilde İşleme Rejimi: İhracata yönelik önemli mevzuatlardan biri olan Dahilde İşleme Rejimi ihraç ürünleri üretmek için gerekli olan ve dışarıdan ithal edilen, bu yüzden de ithali gümrük vergisine tabi ara mallara ya da girdilere gümrük muafiyeti getiren bir ihracatı teşvik sistemidir. İhracat yapmayı düşünen işletmeler, ihraç edilmesi planlanan malların üretiminde kullanılacak olan hammadde, yardımcı madde, yarı mamul, mamul, ara malı ve ambalaj malzemelerinin başta değişik vergisel yüklerden muaf olmak üzere ve devlete ihracat taahhüdünde bulunmak şartıyla, çeşitli kolaylıklar ve teşviklerden yararlanabilirler. Teşviklerden yararlanabilmek için Dahilde İşleme İzin Belgesi alınması zorunludur. Söz konusu olan bu Dahilde İşleme İzin Belgesi, Gümrük muafiyetli ithalat ya da yurtiçi alımlara olanak sağlayan Dış Ticaret Müsteşarlığı´nca düzenlenen bir belgedir.

94/6401 Sayılı “İhracata Yönelik Devlet Yardımları”na ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı’na dayanılarak uygulamaya konulan Devlet Yardımları Tebliğlerinden; 
  • Pazar Araştırması Yardımı,
  • Eğitim Yardımı,
  • İstihdam Yardımı,
  • Marka Yardımı,
  • Yurt Dışı Fuar ve Sergilere Katılım Yardımı,
  • Yurt Dışı Ofis/Mağaza Yardımı,
kapsamında SDŞ’lere avantaj ve kolaylık sağlayan düzenlemelere yer verilmiştir.       

Bu çerçevede Sektörel Dış Ticaret Şirketlerinin (SDŞ);  

  1. Uluslararası işbirliğini sağlamaya yönelik olarak DTM’nin uygun gördüğü uluslararası düzeyde düzenlenen faaliyetlere veya KOBİ’ler arası işbirliği programlarına katılması halinde, bir firmadan en fazla bir kişinin 500 ABD Dolarını geçmemek kaydıyla yol ve 100 ABD Dolarını geçmemek kaydıyla konaklama giderleri %70 oranında, (Pazar Araştırması Yardımında, KOBİ’lerin yurtdışı pazar araştırması projeleri, proje başına en fazla 7.500 USD, bir yıl içinde 15.000 USD olarak desteklenmekte iken, bu miktarlar SDŞ’ler için, proje başına 10.000 USD, bir yıl içinde 50.000 USD şeklindedir. KOBİ’ler en fazla 5 proje için destekten faydalanabilirken, SDŞ’ler için sayı sınırlaması konulmamıştır.)
  1. Yurtdışında doğrudan pazarlama amaçlı şirket/mağaza/depo/şube kurmaları halinde, ortaklarının sayısı ile sınırlı kalmak kaydıyla  kira, tanıtım ve demirbaş harcamaları 1.000.000 ABD Dolarına kadar,
  1. Yurtdışında düzenlenen fuar ve sergilere katılım giderleri % 75,
  1. Dış ticaret ilişkin eğitim faaliyetleri giderleri % 75 oranında,
  1. Münhasıran dış ticaret işlemlerini yürütmek üzere konusunda tecrübeli ve yüksek öğrenimli yönetici ve eleman istihdam etmeleri durumunda, en fazla bir yönetici ile iki elemanın bir yıllık maaşları % 75 oranında,
karşılanmaktadır.

Vergi Mevzuatı Yönünden Destekler: 

I- SDŞ’ler tarafından tedarik edildikleri şekliyle ihraç edilmek üzere mal alımları ile ilgili işlemler ve bu sebeple düzenlenen kağıtlara işlem yapan kuruluşlarca re’sen damga vergisi ve harç istisnası uygulanmaktadır.

II- 27 ve 62 Seri Nolu KDV Genel Tebliğlerine göre imalatçı olmayan mükelleflerin, SDŞ’lere ihraç kaydıyla yaptıkları teslimler de tecil-terkin uygulaması kapsamına alınmıştır.

İhraç Kayıtlı Teslim: İhraç kayıtlı teslim, ihracatı yapan bir firmaya, ihracat yapma şartıyla yapılan teslimdir. Yani firma ürettiği malı direk yurt dışına kendisi göndermiyor, arada başka bir firma yurt dışına yapacağı malı tedarik ediyor.

III- 84 Seri Nolu Katma Değer Genel Tebliği  ile yapılan düzenlemeler ile SDŞ’lerin ihracat istisnasından doğan katma değer vergisi iade taleplerinin % 4 teminat karşılığı yerine getirilmesi uygulamasına geçilmiştir. Nakden iade talep eden SDŞ’ lerin teyit sonucunu beklemeden iade almak istemeleri durumunda, %100 oranında teminat vermeleri halinde (diğer firmalar için bu oran %200 şeklinde uygulanmaktadır) talepleri yerine getirilmektedir.

Eximbank Kredileri Yönünden Destekler:

Dış Ticaret Şirketleri (DTŞ) Kısa Vadeli İhracat Kredisi: Dış Ticaret Sermaye Şirketi (DTSŞ) ve Sektörel Dış Ticaret Şirketlerinin (SDTŞ) ihracat faaliyetleriyle ilgili finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla doğrudan kullandırılır. Firma limitleri; geçmiş yıl ihracat performansları, firmanın kredibilitesi, limit kullanım oranı ve diğer faktörler dikkate alınarak, Eximbank tarafından dolar bazında tek bir limit olarak belirlenir. FOB ihracat bedelinin %100’ü kredilendirilmekte olup, azami vade 180 gündür. Söz konusu kredi programında SDTŞ’ler için, kredinin anapara ve faiz tutarının % 100’ü oranında asli teminat tesis edilmekte, müteakiben DTŞ Kredileri Teminat İndirim Prosedürü’nde yer alan kriterlere göre yapılan değerlendirmede firmalar, mali bünyeleri doğrultusunda % 40 - % 100 arasında teminat oranlarından kredi kullanabilmektedirler.  

Sevk Öncesi İhracat Kredileri: Sektörel Dış Ticaret Şirketi unvanı verilen firmalar Dış Ticaret Sermaye Şirketlerinden farklı olarak Türk Eximbank nezdinde KOBİ statüsünde değerlendirilir ve  aracı bankalar vasıtasıyla kullandırılan Sevk Öncesi TL ve Döviz İhracat Kredilerinden yararlandırılırlar. Sevk Öncesi İhracat Kredi Programlarında söz konusu firmalara tahsis edilen limit, döviz kredilerinde 10 milyon ABD Doları, TL kredilerde ise 6 trilyon TL'dir.

31 Mart 2011 Perşembe

TÜRK DIŞ TİCARET SERMAYE ŞİRKETLERİ

Türkiye'de 19801989 yılları arasında ihracat hamlesinde ilk olarak büyük ölçekli işletmelerden faydalanmak için dış ticaret sermaye şirketleri araç olarak seçilirken, 1990 sonrası yıllarda ihracatta KOBİ’lerden faydalanmak için sektörel dış ticaret modeli araç olarak seçilmiştir. Birinci dönemde amaç büyük ölçekli işletmelerin dışa açılması iken, ikinci dönemde ise KOBİ’lerin dışa açılması olmuştur.

Burada ilk olarak Dış Ticaret Sermaye Şirketleri'ni aktaracağım.




DIŞ TİCARET SERMAYE ŞİRKETLERİ

Ödenmiş sermayeleri en az 2 milyon TL olan ve bir önceki takvim yılında gümrük beyannamesi bazında, FOB tutarı en az 100 milyon ABD doları veya eş değerdeki fiili ihracatı (transit ve bedelsiz ihracat hariç) gerçekleştiren anonim şirketlere, her yılın Ocak ayının son gününe kadar tebliğdeki diğer şartlara uygun olarak başvurmak kaydıyla “Dış Ticaret Sermaye Şirketi (DTSŞ)” statüsü verilmekte veya halihazırda Dış Ticaret Sermaye Şirketi statüsüne haiz firmalar için söz konusu statü yenilenmektedir.

Dış Ticaret Sermaye Şirketlerinin, ihraç ürünlerimizin tanıtılması, çeşitlendirilmesi, pazar paylarının artırılması ve yeni pazarlara girilmesi amacıyla devlet yardımlarından öncelikle yararlandırılmaları sağlanır.

Dış Ticaret Sermaye Şirketleri'nin Gelişimi:

Türkiye'de 24 Ocak 1980 yılında “İhracata Yönelik Kalkınma Stratejisi”nin benimsenmesi ile birlikte teşvik sisteminde de köklü değişiklikler yapılmış ve böylece sistem yeni bir yapıya kavuşturulmuştur. Bu değişikliklerin bir sonucu olarak, Japonya, Güney Kore, Tayland, Brezilya ve hatta A.B.D."de uygulanan Genel Ticaret Şirketleri modeli, 18/07/1980 tarihli 8/1173 sayılı İhracatçı Sermaye Şirketlerini Teşvik Kararı ile Türkiye'de uygulamaya konulmuştur.

Türkiye’de DTSŞ’ler karma bir yapıya sahiptirler. Önemli bir kısmı yalnızca başkalarının ürettiklerini pazarlamaya çalışan aracı kurumlar niteliğinde olup, kriz döneminde ilk etkilenenler genelde bunlar olmuştur. Özellikle sektörde vergi iadesi ve prim alınması nedeniyle, şirketler arasında dış pazarlarda kıyasıya bir rekabetin başlamasına neden olmuş, bunun sonucunda firmalar ihracat fiyatlarını aşağıya çekerek dış ticaret hadlerinin Türkiye’nin aleyhine dönmesine yol açmıştır. Ülke kaynaklarından sağlanan mali kaynaklardan dolayı DTSŞ sayıları hızla artmıştır. Her ne kadar malı üreten, pazarı bulan KOBİ ihracatçıları da olsa, by-pass denilen sistem sayesinde Uzak Doğu’daki gibi “Dış Ticaret Kaplanları” yaratılmış ama mali kaynaklar kesilince bekleneni verememişlerdir. Toplam sayıları 51 olan DTSŞ`lerin 34`ü İstanbul, 4`ü İzmir, 3`ü Ankara, 3`ü Bursa, 2`si Denizli`de bulunmaktadır. Ayrıca Manisa, Adana, Kayseri, Gaziantep ve Hatay`da da birer firma DTSŞ statüsü taşımaktadır.

Dış Ticaret Sermaye Şirketlerinin son beş yıllık performanslarına bakıldığında, genel ihracatımızın içerisindeki paylarının % 30 seviyelerinde olduğu gözlemlenmektedir.

DTSŞ’lere Sağlanan Avantajlar:

1.Vergi Mevzuatı Açısından

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunun 11/1-c maddesinde düzenlenen ve “tecil-terkin sistemi” olarak adlandırılan uygulamadan, ihraç kayıtlı mal teslim eden imalatçı firmalar yararlanabilmektedirler. 77 Seri no.lu KDV Genel Tebliğinde yapılan düzenleme ile imalatçı olmayan firmaların da DTSŞ’lere ihraç kaydıyla yaptıkları teslimler için “tecil-terkin” uygulamasından yararlandırılmalarına imkân sağlanmaktadır.

Tecil Terkin Sistemi: İhraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisi, ihracatçılar tarafından ödenmez. Mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu vergi, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunur hükmünden hareketle, ihracat öncesi ön istisna olarak nitelendirilebilecek bir düzenleme yapılmış ve ihraç etmek üzere satın aldıkları mallar için ihracatçıların KDV ödememesi sağlanmıştır. Kısaca tecil terkin sistemi olarak adlandırılan bu uygulamada, imalatçıların ihraç kaydıyla ihracatçılara teslim ettiği mallar için hesapladığı ancak ihracatçıdan tahsil etmediği KDV tecil edilmekte, ihracatın gerçekleşmesi üzerine de terkin edilmektedir.

Söz konusu malların, ihracatçıya teslim tarihini takip eden aybaşından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunur.

Ayrıca ihracattan kaynaklanan KDV iadelerinde 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin “Teminat Karşılığı İade” bölümünde DTSŞ’ler için aşağıda açıklanan kolaylıklar sağlanmaktadır:  

  • İhracattan kaynaklanan KDV iadelerinin teminatla nakden alınmak istenmesi durumunda firmaların Maliye Bakanlığınca belirlenen limitin (4000 TL) üzerinde kalan kısmın tamamı kadar teminat göstermesi gerekmektedir. DTSŞ’ler ise haklarında sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı konusunda rapor bulunmaması, son beş yıl içinde adlarına tahakkuk eden gelir, kurumlar vergisi ve KDV’lerin ödenmesi, iade hakkı doğuran işlemlerin bulunduğu son beş vergilendirme döneminde hakkında olumlu rapor yazılmış olması halinde %4 teminatla nakden iade alabilmektedirler. 

  • Normal uygulamada 4000 TL’nin altında kalan nakden iade taleplerinde gümrük beyannamesinin veya onaylı fatura ya da özel faturanın teyidi yapılmadan iade yapılmaktadır. DTSŞ’ler ise onaylı veya özel faturaların teyidinden sonra gümrük beyannamelerinin teyidi beklenmeksizin iade talebinde bulunabilirler. 

  • Hakkında Sahte Muhteviyatı İtibarıyla Yanıltıcı Belge (SMIYB) düzenleme raporu bulunan firmaların, raporun vergi dairesine intikal ettiği tarihten sonraki ve bu tarihe kadar henüz sonuçlandırılmamış nakden veya mahsuben iade talepleri 4 kat teminat karşılığında, teminat gösterilmemesi halinde münhasıran vergi incelemesi sonucuna göre yerine getirilir. Firmaların SMIYB düzenleme raporları üzerine yapılan tarhiyatları ödemeleri ya da teminat göstermeleri halinde iade talepleri, indirimli teminat uygulamasından yararlananlarda %100, diğerlerinde %200 teminat karşılığında yerine getirilir. Hakkında SMIYB düzenlediğine dair rapor bulunan DTSŞ’ler ise bu belgelere dayanarak iade aldıkları verginin aynı dönemde iade edilen toplam verginin %4’ünü aşmaması halinde iade talepleri olumlu rapor beklenmeden genel esaslara göre yerine getirilir. 

  • İncelemeye sevk edilmiş olsun olmasın haklarında SMYIB düzenlediğine ilişkin tespit bulunan firmaların nakden veya mahsuben iade talepleri; tespit bulunan dönemler için münhasıran vergi inceleme raporuna göre, diğer dönemler için dört kat teminat karşılığında yerine getirilir. SMYIB düzenlediği tespit edilen DTSŞ’lerin ise bu belgelere dayanarak iadesini talep ettikleri toplam verginin %4’ünü aşmaması ve bu kısma dört kat teminat göstermeleri halinde iade talepleri genel esaslara göre yerine getirilir.

2.Eximbank Kredileri Açısından

DTSŞ’ler ağırlıklı olarak DTŞ Kısa Vadeli TL ve Döviz Kredileri Programından yararlanabilmektedirler. Söz konusu krediler, firmaların ihracat faaliyetleri ile ilgili finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere, belli teminat oranları ile aracı banka olmaksızın Eximbank tarafından doğrudan kullandırılmaktadır.

Adı geçen kredi programları çerçevesinde DTSŞ’lere piyasa faiz hadlerinden daha düşük faiz oranı ile kredi kullandırılmaktadır. Belirtilen kredi programı çerçevesinde, 120, 180 ve 360 gün (döviz kredilerinde) vade seçenekleri sunulmakta ve vade yapısı, risk tutarı ve Eximbank kısa vadeli ihracat kredi sigortası programından yararlanılması durumlarına göre TL kredilerde %11 ile %14.5, döviz kredilerinde ise Libor+0.50 ile Libor+1.00 faiz oranı aralığında kredi kullandırılmaktadır.

DTSŞ’lerde asli teminat oranı, kredi anapara ve faiz tutarının %100’ünden %80’ine indirilmiştir. Bu oran mali yapısı güçlü ve ihracat potansiyeli yüksek DTSŞ’ler için %40’a kadar inebilmektedir.

3.Gümrük Mevzuatı Açısından

Onaylanmış Kişi Statüsü için genel ve özel koşullar değerlendirilirken, DTSŞ’ler için istisnalar getirilmiştir. Buna göre;  

  • 23/12/2003 tarih ve 25325 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış bulunan 1 Seri No’lu Gümrük Genel Tebliği’nin (Basitleştirilmiş Usul) 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca, Onaylanmış Kişi Statüsü almak üzere başvuruda bulunan kişiler için belli sayıda kişi istihdam etme şartı aranırken DTSŞ’ler için bu şart aranmamaktadır.
  • Anılan Tebliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca, Onaylanmış Kişi Statüsü Belgesi almak üzere başvuruda bulunan kişiler için imalatçı olma şartı aranırken DTSŞ’ler için bu şart aranmamaktadır. 
  • DTSŞ’ler tarafından yapılan A Sınıfı Onaylanmış Kişi Statü Belgesi başvurularında, anılan Tebliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ihracat-ithalat performansının gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair sorgulama yapılmamaktadır.
  • Onaylanmış Kişi Statü Belgesi almak üzere başvuruda bulunan kişilerin, anılan Tebliğin 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, DTSŞ’ler aracılığıyla yapılan ihracat tutarları da söz konusu kişinin ihracatı olarak değerlendirilmektedir.
  • DTSŞ’ler tarafından Onaylanmış Kişi Statü Belgesi başvurularında, normal olarak ibrazı gereken belgelerden bazılarının ibraz edilmesine gerek bulunmamaktadır.

4.İhracat Mevzuatı Açısından

İhracat 2005/1 sayılı Tebliğ ile; DTSŞ için, müracaat tarihinden önceki takvim yılında yapmış oldukları ihracatları kadar, dahilde işleme izin belgesi kapsamında gerçekleştirecekleri ithalatlarında, bu ithalattan doğacak olan gümrük vergisi, KDV ve fonlar tutarının % 10 oranında teminat alınması hükme bağlanmıştır. Şayet DTSŞ aynı zamanda Onaylanmış Kişi Statüsünü de haiz ise bu oran %1 olarak uygulanır. Ayrıca DTSŞ’ler İhracata Yönelik Devlet Yardımlarından öncelikli olarak ve daha yüksek destek oranlarında yararlanırlar. 



22 Mart 2011 Salı

Moğolların Efendisi Cengiz Han'ın Oğlu Ögeday Han


Cengiz Han'ın oğlu Ögeday, tahtın varisi olarak iş başına geldiğinde, dünyanın neredeyse yarısına hükmediyordu. Ögeday kardeşleri gibi zalim değil; iyi huylu ve hoşgörülüydü. Kardeşleri savaşlara devam ederken o genelde Karakurum'daki çadırdan sarayında oturur, Han tahtının önünde boyun eğen halkın söylediklerini dinlerdi.


Bir gün Çinli oyuncular, Ögeday'ı eğlendirmek için kukla oynatıyorlardı. Han, kuklaların arasında uzun bıyıklı ve sarıklı bir ihtiyarın at kuyruğunda sürüklendiğini gördü ve Çinlilere bu adamın kimi temsil ettiğini sordu. Oyuncu başı şu cevabı verdi: "Moğol cengaverleri esir Müslümanları arkalarında böyle sürüklerler."
Ögeday oyunu durdurdu ve hizmetçilerine hazinesinde bulunan Çin'in ve İran'ın en pahalı kumaş ve halılarını getirtti. Bunları Çinlilere göstererek, onların yaptıkları malların Batı mallarından çok daha aşağı kalitede olduğunu söyledi. Dedi ki: "Benim memleketimde birçok Çinli esiri olmayan tek bir zengin Müslüman yoktur. Halbuki hiç bir zengin Çinli'nin Müslüman esiri yok! Bilirsiniz ki Cengiz Han, bir Müslüman'ı öldürene kırk altın mükafat verilmesini emretmişti. Fakat bir Çinli'nin hayatının bu değerde olduğuna hükmetmedi. O halde nasıl oluyor da siz Müslümanlarla eğlenmeye cüret edebiliyorsunuz?" Ve oyuncularla kuklalarını sarayından kovdu.

Not: Moğollar'ın Efendisi Cengiz Han kitabından alıntıdır.

8 Mart 2011 Salı

Kadınların Olmadığı Bir Dünya Hayal Edin...

Bugün, "Dünya Kadınlar Günü". Son derece simgesel, içi boş günlerden sadece biri...
Erkek egemen bir dünyada yaşadığımız kabul görmüş bir gerçek, ama bu durum ne kadar doğru onu irdelemek lazım aslında.

Kadınlar, bazı toplumlarda erkeklere biraz eşit, bazı toplumlarda daha eşit, bazı toplumlarda ise insan yerine bile konmadıkları bir konumdalar maalesef. Ben aslında bu tür karşılaştırmalara veya istatistiki verilere dayanarak sosyolojik bir yazı yazmak istemiyorum. Daha farklı; biraz farazi, biraz da yüzleşimsel bir yazı planlıyorum. Peşin söyleyeyim, lütfen kimse yazdıklarımı hakaret veya aşağılama olarak algılamasın. Kesinlikle erkek düşmanı falan değilim, her cinse saygım var. Sadece biraz mizahi düşünceyle bir çark çevirmek istiyorum.

Şöyle başlayalım: Dünyadaki birçok endüstri temelde kadınlar üzerine kuruludur, erkekler de bunlardan nasiplenir. Bunların başlıca örnekleri; giyim, ayakkabı, ev tekstili, kozmetik, beyaz eşya, ev aletleri, mutfak gereçleri...v.b. Aslında birkaç istisna hariç hemen hemen tüm sektörler, dolaylı olarak da olsa, kadınlar üzerine kuruludur. Nasıl mı? Örneğin, otomotiv sektörü.. Evet, erkekler kadınlara göre daha fazla düşkündür arabalara, bu sektörün pazarı daha ziyade erkekleri hedef alır, ancak erkeklerin araba seçimlerindeki başlıca unsur da kadınları etkilemeye çalışmalarıdır. İyi, lüks ve pahalı arabalarla kadınların ilgisini çekmeye çalışır erkekler. Yine başka bir örnek, konut sektörü... Evler ve eşyalar dizayn edilirken yine esasında kadınların beğeni ve tercihleri ön planda tutulur. Çünkü kadınlardır o evlere hayat verecek olanlar. Aslında doğrudan veya dolaylı olarak kadınlar üzerine kurulu olmayan sektör örneği vermek sanırım daha kolay olacaktır. Çünkü neredeyse yok denecek kadar azdır bunlar. İlk akla gelen örnek bilgisayar oyunları olabilir mesela. Bilgisayar oyunlarının hedef kitlesi genel olarak kadınlar değil, erkeklerdir. Hatta erkek çocuklarıdır demek daha doğru olabilir. Belki bunu biraz daha genişletip bilişim teknolojileri genel olarak kadınları hedef almaz da diyebiliriz.

Biyolojik, fiziksel v.s. gerçekleri hesaba katmayarak, şunu bir düşünsenize: Dünyada kadınlar olmasaydı, sadece erkekler yaşasaydı dünya nasıl bir halde olurdu? Şuanki halinden çok farklı olacağı kesin. Ama bence rekabet olmayacağı için hiç gelişmezdi. Hatta muhtemelen devletler bile olmazdı, çünkü iktidar mücadelesine girişmeye gerek duyacakları bir ortam oluşmazdı. Yine büyük ihtimalle futbol gibi oyunlar gelişirdi; hatta bugünkünden bile daha iyi olabilirdi. Hayatta kalmak için avlanıp yemek yerlerdi, sonra hep birlikte oyunlar oynar, kavga eder, yorulunca da uyurlardı. Konuşmak için birkaç kelime yeterli olacağı için, birkaç kelimeden oluşan bir dilleri olurdu. Edebiyat, resim, müzik gibi sanat dalları muhtemelen hiç ortaya bile çıkmazdı. Zamanla barınma, karınlarını doyurma, doğa şartlarından korunma, daha fazla oyun oynama gibi ihtiyaçlarına yönelik teknolojik gelişmeler kaydetseler de bunlar estetikten pek nasip almazdı sanırım. =) 

Evet, fikirleri biraz daha geliştirebiliriz ancak, hafif bir tebessümden başka bir şey istemeyip, kimseyi de kızdırma niyetinde olmadığım için daha fazla zorlamayacağım. Ama bu birkaç ufak örnek bile aslında dünyanın kadınlarla güzel olduğunun, kadınların hayata anlam kattığının, yaşamın odağında olduğunun bir kanıtıdır bence. Tabi ki bunun tam tersini erkekler için düşünmek de mümkündür. Hayat, kadın - erkek arasındaki denge ve eşitlik üzerine kuruludur. Bu dengeyi tutturamadığımız vakit dünyanın düzeninde sapmalar meydana gelmektedir; savaşlar, krizler, kirlilikler, kötülükler ortaya çıkmaktadır. O nedenledir ki, tüm toplumlarda; daha fazla gelişmek, ilerlemek ve refaha ulaşmak için bu denge gözetilmeli, kadınlara gereken önem ve değer verilmelidir. Siyasette, iş dünyasında, sporda, sivil toplumda, eğitimde, bilimde..v.s. her alanda kadınlar daha fazla yer almalı ve denge sağlanmaya çalışılmalıdır. Aslında bunun için özel bir çabayla kadınlara bir şeyler sunmak gerekmemektedir; önlerindeki somut ve soyut engelleri, baskıları kaldırmak yeterli olacaktır. Fırsat yaratılıp, bu denge tutturulduğu vakit, dünya acıların daha az yaşandığı, mutlu, huzurlu ve umutlu, daha çok gelişmiş müşterek bir gezegen olabilecektir.