27 Şubat 2011 Pazar

Yalnız Bir Opera




Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
"Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda.
Altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Herşeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
Böyle zamanlarda herşey birbirinin yerini alır
Çünkü herşey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Herşey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş
Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız herşeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her çağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çiçek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk...Bitti. Soldu şiir.

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...
panayır yerleri...
Ölü kelebekler...
Ölü kelebekler...
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır herşeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde herşey
Şimdi herşey doludizgin ve çoğul
Şimdi herşey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi herşey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Herşeyi hayata dönüştüren.



Yazar : MURATHAN MUNGAN

"Andımız"

Yetmiş sekiz yıldan beri okullarda her sabah söylenmekte olan “Öğrenci Andı” nı yazan ve 23 Nisan 1933′te Türk çocuklarına armağan eden de Dr. Reşit Galip’tir. Prof. Dr. Afetinan, “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” adlı eserinde (s. 213) Dr. Reşit Galip ve “AND” hakkında şunları yazmıştır:
“1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramıydı. O, heyecanla Çankaya köşküne geldiği vakit, Atatürk’ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı’ dedi:
Bu sözler, Türk çocukları tarafından o yıldan beri tekrarlanmaktadır. Vatanperver Dr. Reşit Galip, evvelâ bir baba olarak bu hisleri duymuş; sonra da Millî Eğitim Bakanı olarak okul çocuklarına bu andı içirmişti.”
Öğrenci andında yer alan her sözde ve anlamında Türk Millî Eğitiminin amacının özü vardır. And’da geçen her sözün ve ettikleri yeminin anlamı öğrencilere iyi kavratılmalı. Öğrenciler, okul içinde ve okul dışındaki hayatlarında, her sabah söyledikleri and’a göre hareket ederek “doğru” ve “çalışkan” olmalı. Küçükleri korumalı. Büyükleri saymalı. Yurdunu ve milletini özünden çok sevmeli. Yükselmeyi ve ileri gitmeyi “ülkü” edinmeli. Atatürk’ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürümelidir. Yeri gelince varlığını, Türk varlığına armağan edebilmelidir.
Öğrencilerin okul içinde ve okul dışındaki davranışları, AND’da söyledikleri sözlere ve ettiği yemine uygun olmalıdır.

(Alıntıdır)



24 Şubat 2011 Perşembe

Kapasite Var Tesis Yok - 1

5 yaşında başladı ilkokula... Ardından ortaokul, lise ve üniversite soluksuz devam etti. Sadece 1 yıl mola verdikten sonra yüksek lisansı da yapıverdi. Dile kolay, tam 20 yıllık öğrenim hayatını geride bıraktı (4 yaşındayken gittiği anaokulu hariç tabi J).

Önce hayaller kurardı. Sonra bunları planlara ve hedeflere dönüştürürdü. Kararlar verirdi ve uygulardı. Kimi zaman yol ayrımlarına gelirdi, kimi zaman yoluna taş koyanlar olurdu. Tercih yapmak ya da yaptırılmak zorunda kalırdı. Öyle zamanlarda anladı her seçişin bir vazgeçiş olduğunu ve hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını.. Hayalleri bazen rüzgarlara kapılırdı; bazen de set çekerdi, rüzgara karşı direnirdi. Çehresi değişirdi zamanla hayallerinin, ama özü hiç değişmezdi.

Hep çabalardı fırsatlar yaratmak için. Kapı kapıyı açardı, gördü. Ama her kapıyı sürekli açık tutamazdı, farketti. Kendini yetiştirmeye, kapasitesini geliştirmeye ve güncel olmaya çalışırdı hep. Hayatına değer katan insanlara çok değer verirdi. Kendi değerlerini paylaşırdı çevresindekilerle. Cesaretlendirmeye, değiştirmeye çalışırdı onları, teşvik ederdi adımlar atmaları için. Gördüğünü, duyduğunu, düşündüğünü paylaşırdı; saklamazdı kendisine hiçbir şeyi. Çünkü bilginin paylaştıkça çoğaldığına inananlardandı; paylaştıkça mutlu olanlardan... 

Asla değiştiremeyeceği üç temel değeri vardı; varlığının sacayağıydı bunlar. Bunlar haricinde açıktı her türlü yeniliklere ve farklılıklara. Heyecan verirdi yeni ve farklı bir yer görmek, bir insan tanımak, bir kelime duymak, bir tat almak... Korkmazdı denemekten ve yanılmaktan. Olumsuz bakmazdı hiçbir sonuca, gülmesini de bilirdi hep, güldürmesini de... Ayıklardı tecrübeleri sonuçlardan, baş köşeye koyardı onları. 

En son kendisi için ne zaman ağladığını hatırlamazdı bile, ama ağlardı gizliden; en çok da yiten hayatlara ve maneviyatlara. Umutsuzluk onun zihnine pek uğramayan bir düşünceydi, her şeyin bir nedeni vardı ona göre. Sabretmesini bilirdi, içine sığmayan enerjisine rağmen... Sinirlenirdi bazen çok. Haksızlığa, mağduriyete, telef olana hiç tahammül edemezdi. Müdahale edebildiği yere kadar ederdi. Saygı, sevgi ve hoşgörü önemliydi onun için ama kararında olmalıydı her şey; hiçbir şeyin fazlası iyilik getirmezdi ona göre. Ölçüyü ayarlamalıydı. Herkese mesafeliydi ama bazılarına daha yakın mesafeli...

(Devam edecek...)

22 Şubat 2011 Salı

LOBİ FAALİYETLERİ - 1

Yüksek lisans bitirme projesi olarak hazırladığım lobi faaliyetleri konulu çalışmamı burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Konuyla ilgilenenlere, bilgi edinmek isteyenlere veya çalışma hazırlayacak olanlara bir katkım olursa ne mutlu bana.. Hatta konuyla ilgili bitirme projesi ya da tez hazırlayanlara istemeleri durumunda, kaynak olarak kullanabilmeleri için projemi emaille gönderebilirim. 

Bitirme projemin tam başlığı "Lobi Faaliyetleri Kapsamında TOBB'un İncelenmesi" dir ve 2010-2011 güz döneminde hazırlanmıştır.

----------------------------------------------------------------------------

BİRİNCİ BÖLÜM

 LOBİCİLİK KONUSUNDA TEMEL BİLGİLER

1.1.Lobicilik Kavramı ve Tanımları

Özel kuruluşların ya da örgütlerin, siyasal kararları kendi istek ve amaçları doğrultusunda etkilemek için yürüttükleri, çoğu zaman doğrudan doğruya ve planlı olarak yürüttükleri ikna, inandırma, tanıtma gibi faaliyetlerin bütünü olarak tanımlayabileceğimiz lobicilik, günümüzde giderek etkisi artan ve yaygınlaşan bir uygulamadır. Lobicilik kavramı, İngilizcesi “lobby” olan ve koridor anlamına gelen “lobi” kelimesinden gelmektedir. Meclis koridorlarında yapılan kulis faaliyetlerini ifade etmektedir.

1946 yılında ABD’de çıkarılan Federal Lobi Yasası’nda ABD Kongresi’ndeki yasaları etkilemeye veya yasanın çıkmasını ya da çıkmamasını sağlamaya çalışan kişiler lobici olarak tanımlanmıştır (Arı 2005). Lobici, İngilizce “lobbyist” kelimesinden gelmektedir ve bir lobinin yöneticiliğini yapan, lobicilik görevini üstlenen kişiyi ifade edebildiği gibi; lobi işiyle uğraşan, ücret karşılığı çalışan ve yasama kademesindeki görevlilere etki etmeye çalışan kişiler olarak da tarif edilmektedir. İngiltere meclisinin 1995 yılında çıkarttığı bir rapora göre de “kanun koyucuları, devlet yetkililerini etkilemek üzere anlaşılan ve en az altı aylık bir süre zarfında zamanının en az yüzde 20’sini müşterilerini temsil etmek için kullanan kişi” (Theaker 2006’dan aktaran Canöz 2007) lobici olarak tanımlanmaktadır.

Temsil ettiği lobi, kuruluş, ülke vb. adına lobicilerin gerçekleştirdikleri görevler şunlardır ( Le Grelle 1987’den aktaran Canöz 2007):
1. Lobi adına toplumsal katmanlara gönderilmek istenen mesajların yönlendirilmesi.
2.   Hedef kitlenin ayrıştırılması ve ulaşması istenen mesajın istenilen istikamette hedeflenen gruplara ulaştırılmasını sağlamak.
3.   Belirlenen hedefin gerçekleştirilmesi için yapılan tüm hazırlıkların akabinde lobicinin aktif olarak faaliyete katılımı.
Parlamento ve diğer karar organlarını çeşitli faaliyetlerle etkilemeye çalışan lobiciler, yaptıkları çalışmalarla göre bilgi toplayıcılar, temsilciler ve bireysel lobiciler olarak üç temel gruba ayrılmaktadır (Canöz 2007). Bilgi toplayıcılar, gizli ya da açıkça istihbarat yapanlardan oluşmaktadır. Temsilciler ise belirli konularda uzmanlaşmış danışmanlık firmalarıdır. Bireysel lobiciler de resmen lobici olarak bilinen müşterilerinin menfaatleri için yasamayı etkilemeyi çalışan kişilerdir.

Lobicilerin yürüttüğü faaliyetlere ise, İngilizcede “lobbying”; Türkçede ise lobicilik, kulisçilik ya da kanun simsarlığı denilmektedir (Canöz 2007). Çıkar, baskı ya da ilgi grupları tarafından belli konularda etkili olmak, kendi amaçlarını gerçekleştirmek üzere yasama ve yürütmeye yönelik, yürütülen faaliyetler olarak tanımlanan lobicilik, üzerinde tam olarak uzlaşılamamakla birlikte, birçok tanıma sahiptir. Bunların bazıları şöyledir:

“Lobicilik, halkın, baskı gruplarının, şirketlerin ya da ulusal lobilerin, ülkelerinde veya yabancı ülkelerdeki yasama, yürütme hatta yargı organlarına yönelik, kendi çıkarları doğrultusunda ki yasaların desteklenip-desteklenmemesi, hükümet görevlilerinin atanıp-atanmaması konusunda, çeşitli iletişim teknikleri de kullanılarak maddi/manevi iknanın sağlandığı, süreklilik gerektiren organize eylemler dizisidir.” (Canöz 2007)

“Lobicilik, ikna, inandırma ve tanıtma teknikleri uygulayarak, karar verme mekanizmaları üzerinde baskı oluşturma ve politik kararları bir grubun veya bir ülkenin lehine ya da aleyhine değiştirebilme becerisidir. Çeşitli çıkar grupları tarafından hükümet kararlarını etkilemeyi amaçlayan faaliyetlerdir.” (Öztürk 1999)

“Lobicilik, kararları etkilemek isteyen kişinin hükümetteki veya karar alma sürecindeki kişileri amaçları doğrultusunda etkilemek için kurduğu bir tür iletişim ve bilgi alışverişi olarak tanımlanabilir.” (Arı 2005)

Lobicilik yapan kişiler bir kuruluşun, örgütün veya sendikanın görevli çalışanları, ücret karşılığı çalışan profesyonel lobiciler, istek ya da sorunlarını iletmeye çalışan sıradan vatandaşlar olabilirler. Bu kişiler, çeşitli yollarla kamuoyunda ve hükümette kendi çıkarlarına uygun bir ortam oluşturmaya çalışırlar.
 
Bazı gruplar ise yürüttükleri faaliyetlerin kendi topluluklarının menfaatini değil genel olarak tüm toplumun, insanların veya canlıların çıkarına olduğunu savunurlar. Bunlar genelde çevre konulu sivil toplum kuruluşlarıdır.

Demokratik sistemlerin birer parçası olan baskı, çıkar ve ilgi gruplarının temel amaçları, siyasi işleyişi kendi çıkarları doğrultusunda etkileyebilmek ve bundan fayda sağlayabilmektir. Ayrıca, bu gruplar yaptıkları faaliyetler sayesinde, toplumun bilinçlendirilmesi, devlet görevlilerinin yaptığı işlerin denetlenmesi gibi birçok konu üzerinde de doğrudan ya da dolaylı olarak çalışmalar sürdürmektedirler.

Baskı, çıkar ve ilgi gruplarının, yalnızca menfaatlerine uygun yasaların hazırlanması, kabul edilmesi ya da değiştirilmesi konularında faaliyet gösteren türü ise lobilerdir. Ülke içinde ve dışında çıkarların savunulması amacıyla sürdürülen faaliyetler lobicilik, bu alanda gerçekleştirilen tüm çalışmalar da lobi faaliyetleri olarak adlandırılmaktadır. Bu grupların başarılı olabilmeleri için iletişim, hukuk, teknik, bilimsel ve finansal alanda bilgili ve iyi organize olmaları gerekmektedir.

Lobilerin başarısını etkileyen faktörlere bakacak olursak; bir lobinin başarılı olması, arkasındaki seçmen kitlesine, lobicilerin kişisel yetenek ve mesleki bilgilerine, maddi güçlerine ve örgüt üyelerinin niteliği ile statülerine bağlıdır. Lobinin başarısını etkileyen bir diğer unsur da belirlenen stratejidir. Bu kapsamda çeşitli stratejiler kullanılmaktadır. Bunlar genel olarak (Canöz 2007; Arı 2005; Çerçi 2006):
-Yasal yollara başvurma stratejisi: mevcut uygulamalara karşı dava açmaktır.
-Engelleme ve karşı olma stratejisi: aleyhte alınan kararlara karşı gelmek veya lehte alınan kararlara destek vermektir.
-Seçmen etkisi ve baskısı stratejisi: seçmen kitlesinin belli bir yönde oy vermeleri sağlayarak karar vericileri etkilenmeye çalışmak.
-Enformasyon stratejisi: karar vericilere faydalı bilgi sağlamak ve onlardan bilgi almak. 
-Koalisyon stratejisi: alınacak kararların sonuçlarından etkilenen grupların işbirliğine giderek kararları etkileme çalışmalarıdır.
Ortak çıkar gruplarından bir takım kişilerin harekete geçerek baskı grubuna girmeleri ile ortak çıkarı paylaşan diğer tüm üyelerin lobi faaliyetlerine katılmak için aynı oranda bilgi sahibi, istekli ve hazır olduğu düşünülmemelidir. Çoğu birey ortak çıkarlarının farkında olmadığı gibi, ilgisiz, çekingen veya lobi faaliyetlerine karşı olabilmektedir. Bazen de bir gruba katılmak yerine bireysel faaliyetler yapmayı tercih edebilmektedirler.

1.2.Lobicilikle İlgili Olan Diğer Kavramlar          

Lobicilikle benzeşen ve ilgili olan bazı kavramlar vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

Bürokrasi: Fransızcadan gelen bir kelime olup; devlet işlerinin yapıldığı daireler anlamındaki “bureau” ve güç iktidar anlamındaki “cratie” kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.

Çıkar Grubu: Üyelerinin her türlü maddi ve manevi çıkarlarını korumak için oluşturulmuş, ortak çıkarları doğrultusunda siyasi yönetimden talepte bulunan örgütlü insan gruplarıdır. Sendikalar, her türlü dernek ve topluluklar, çeşitli meslek kuruluşları çıkar grubuna örnek oluşturmaktadır.

Baskı grupları: Çıkar grupları, kendisini oluşturan üyelerinin maddi ve manevi çıkarları için siyasi iktidar ya da siyasal sistemi baskı altına almaya başladıkları andan itibaren baskı grubuna dönüşürler. Her baskı grubu aynı zamanda çıkar grubu da olduğu halde, her çıkar grubu mutlaka baskı grubu olmayabilmektedir. Bunlara örnek, işveren birlikleri (ticaret odaları, sanayi odaları ve TÜSİAD gibi), İşçi kuruluşları (sendikalar ve Türk-İş gibi sendika konfederasyonları).

 Lobicilik ile baskı grubu bazen karıştırılabilmektedir. Baskı grupları parlamento üyelerine, devlet memurlarına ve yargıçlara rica, rüşvet, yardım vaadi, tehdit gibi doğrudan doğruya etkilerde bulunmanın yanı sıra, kamuoyunun desteğini arkasına almak gibi dolaylı etkilerle de baskı yaparak kendi menfaatlerine uygun kanunların yapılmasına, kararların alınmasına çalışan, organize oluşumlardır. Lobicilik ise, baskı grupları gibi oluşumlardan başka, çıkar gruplarının ve ülkelerin de hedef kitlelerini oluşturan seçilmişleri etkilemede kullanılan bir yöntem olmaktadır.

Kamuoyu: Belli bir zamanda, belli bir tartışmalı sorun karşısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına egemen olan kanaattir (Kapani 2002: 147). Kamuoyu tamamen soyuttur ve bireylerin kanaatlerinden oluşmaktadır. Lobicilik kamuoyunu oluşturan bir çabadır.

Propaganda: Fikir ve tutumları etkilemek için yapılan bütün çabaları kapsamaktadır. Propaganda, kamuoyu oluşturmak, toplumun fikir ve davranışlarını etkilemek için yapılan bir harekettir. Lobiciliğin hedef kitlesi karar alıcılardan oluşurken, propagandanın hedef kitlesi toplumun geneli ya da önemli bir çoğunluğu olabilmektedir.

Siyasal reklamcılık: her hangi bir ideolojinin, adayın veya her hangi bir siyasi ürünün hedef kitle üzerinde etkili kılınmaya çalışılması olarak tanımlanmaktadır. Siyasal reklamda hedef kitle halk, lobicilikte hedef kitlesi ise seçilmişlerdir.

Kamusal İlişkiler (Halkla İlişkiler): Toplumla ve devletle ilişkiler kurmak ve kurulan bu ilişkileri devam ettirmektir. Halkla ilişkiler süreklilik isteyen bir uygulama; lobicilik ise hedeflenenin elde edilmesiyle sınırlandırılmış uygulamadır.
 
1.3. Lobicilik Teknikleri

Lobiler karar alma mekanizmalarını etkilemek için çeşitli teknikler uygularlar. Karar alma süreçlerine ve bu süreçlerde yer alan hedef kişilere ulaşabilmek için lobicilerin kullandığı teknikleri üç başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; doğrudan lobicilik, dolaylı lobicilik ve kolektif lobiciliktir (Canöz 2007; Ünlüsoy 2006).

1.3.1.Doğrudan Lobicilik: Lobicilerin karar alma mekanizması içinde yer alan etkin kişilerle doğrudan temasa geçtiği lobicilik tekniğidir ve lobicilik uygulamaları içerisinde en etkili ve hızlı netice veren teknik olarak kabul edilmektedir. Baskı grupları temsilcilerinin veya lobicilerin, yasama üyeleriyle yüz yüze iletişimi ya da çeşitli iletişim araçlarını kullanarak irtibata geçtikleri doğrudan lobicilik tekniğidir.

Doğrudan lobicilik çoğunlukla üye sayısı, maddi gücü ve seçimlerde etkisi az olan gruplarca tercih edilen bir tekniktir. Bunun temel nedeni, lobicilerini kendi içlerinden seçmeleri ya da az sayıda lobici ile faaliyetlerini yürütebilmeleridir.

1.3.2.Dolaylı Lobicilik: Lobicilik kamuoyunu veya kitleleri etkileyerek dolaylı yoldan da yapılabilmektedir. Dolaylı lobicilik örgütler ya da konuda uzmanlaşmış olan şirketler aracılığıyla yürütülen lobiciliktir. Lobiciler, genellikle doğrudan lobicilik yöntemiyle sonuç alamadıkları durumlarda dolaylı lobiciliğe yönelirler. Ancak bu lobicilik çeşidinde, istenilen sonucun elde edilmesi için lobilerin ve lobicilerin yüksek düzeyde uyumlu çalışmaları zorunluluğu vardır.

Dolaylı lobicilik tekniği, halka dayalı lobicilik olarak da adlandırılmaktadır. Bu teknik ile kitlelerin ve medyanın etkilenerek harekete geçirilmesinin sağlanması, kamuoyu oluşturularak karar vericiler üzerinde etki yaratmak amaçlanmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda lobiciler kamuoyuna yönelik kampanyalar, çeşitli konularda toplantı ve konferanslar düzenlemek; medya mensuplarına mektup, telgraf, elektronik posta, faks, dilekçe göndermek gibi yöntemler kullanmaktadırlar. Bu şekilde yasama ve yürütmede etkin hedef kişiler üzerinde sadece doğrudan lobicilik yoluyla elde edilmesi zor olan bir baskı oluşturabilmektedirler.

1.3.3.Kolektif Lobicilik: Yasama ve yürütme üyeleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olmak isteyen veya kendi başına istediği sonuca ulaşamayacağını düşünen baskı grupları ve lobilerin aynı ya da benzer amaçları olan diğer baskı grupları ve lobilerle işbirliğine veya koalisyona gitmeleri kolektif lobiciliktir. Kolektif lobiciliğin ortaya çıkmasındaki en önemli neden çalışan sayısının yetersizliği ve maddi olanakların kısıtlılığı olarak belirtilmektedir. Maddi avantajlarının yanı sıra, kolektif lobiciliği kullanan örgütlerin karşılaştığı en önemli sorun; önemli gördükleri etkinliklerde kolayca bir araya gelirken, önemsiz gördükleri konularda birlik oluşturmakta zorlanmalarıdır.

Yukarıda belirtilen ve herkes tarafından bilinen lobicilik çeşitlerinden başka; çok fazla bilinmeyen ama kullanılan lobicilik çeşitleri de mevcuttur. Bunlar: amatör lobicilik, yüksek düzeyde lobicilik, Wagner tipi lobicilik, etnik lobicilik, bilgi lobiciliği, uluslararası lobicilik ile sesli ve sessiz lobiciliktir (Canöz 2007).

Amatör Lobicilik: Ahlaki, dini, etnik, insan hakları veya genel toplum çıkarları gibi birçok konuda faaliyet gösteren örgütlenmelerin genellikle bu tekniği tercih ettikleri görülmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi etkinliği daha düşük etkide ve amatör çalışmalardan oluşmaktadır.

Yüksek Düzeyde Lobicilik: Yüksek düzeyde lobiciliğin özelliği, sadece iktidar çevresinde yapılması ve bu çevrenin dışına çıkılmamasıdır. Konu olarak da, vergilerin düşük tutulması, en verimli iş ve sanayi dallarının özel sektöre bırakılması, devletin sosyal harcamalarını en üst düzeyde tutması ve iktidardaki partinin iktidarda kalmaya devam etmesinin sağlanması gibi konular oluşturmaktadır.

Wagner Tipi Lobicilik: Bu tip lobiciliğin esası parlamenterlerin genel konulara olan ilgisizliğine dayanmaktadır. Buna göre, parlamenterlerin büyük çoğunluğu kendi bölgelerini ilgilendiren kararlara daha fazla ilgi göstererek oralara daha çok kaynak aktarılmasını isterler. Bu durum ise lobicilerin işini kolaylaştırmakta, sadece para ve kaynak transferlerini düzenleyen yasalarla ilgilenen ancak diğer kararlarla ilgilenmeyen parlamenterlerin lobiler tarafından etkilenmesini basit hale getirmektedir.

Etnik Lobicilik: Etnik lobicilik, aynı etnik kökenden gelen insanların herhangi bir nedenden dolayı lobi oluşturarak faaliyette bulunmalarıdır. Bu etnik lobilerin savunduğu ya da olmasını istediği konular, genellikle etnik grubun milli ve manevi çıkarlarını alakadar eden veya etnik grubu oluşturanların genel menfaatini etkileyecek olan kararlar olmaktadır.

Bilgi Lobiciliği: Bu lobicilik türünde öncelikle iyi araştırma ve bilgiyi iyi seçip, analiz etme gerekliliği vardır. Araştırılarak elde edilen bilgiler hedef kitleye sunulmadan önce lobinin istekleriyle uygun halde dengelenir.

Uluslararası Lobicilik: Günümüzde dünya politikasını ve ticaretini belirleyen ABD ve AB gibi süper güçlerin alacağı kararlar ikinci ve üçüncü ülkeleri de etkilediğinden bunların karar organlarına yönelik başta ülkeler olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşların yürüttüğü lobicilik faaliyetleridir. Uluslararası lobicilikte hedef kitle doğrudan hükümetlerdir, diğer karar organları ikinci plandadır. Hükümetler arası cereyan eden uluslararası lobicilik faaliyetleri ayrıca uluslararası nitelikteki IMF, NATO, GAAT gibi oluşumlarda da yapılabilmektedir.

Sessiz ve Sesli Lobicilik: İstenilen değişikliğin gürültüsüz bir şekilde olayı kamuoyuna ve kitle iletişim araçlarına mal etmeden gerçekleştirilmesini sağlamak sessiz lobiciliktir. Sessiz lobiciliğin başarılı olamadığı durumlarda, kitle iletişim araçlarının, kamuoyunun ve seçmen baskısının devreye sokulduğu durumlar ise sesli lobiciliktir. Sesli lobicilik, sessiz lobiciliğe göre hem pahalı hem de daha uzun zaman isteyen bir lobicilik türüdür.

1.4.Lobicilikte Başvurulan Yöntemler

Baskı grupları, kendi özelliklerine ve belirledikleri lobi stratejilerine göre lobicilik tekniklerini uygulayacakları çeşitli yöntemler kullanırlar. Doğru zamanda, doğru şekilde, lobi tekniklerinin de desteğiyle gerçekleştirilecek yöntemlerle lobi faaliyetlerinde başarı sağlanabilmektedir.

Lobicilik yöntemleri içerisinde, sayılabilecek belli başlı yöntemler, yüz yüze iletişim kurmak, grass-root (halk desteğini alma) yöntemi, lobiler arasında işbirliği oluşturmak, parasal destek sağlamak, komisyon ve komitelere katılmak olarak sıralandırılabilir (Ünlüsoy 2006; Çerçi 2006).

1.4.1.Yüz yüze Görüşme: Karar vericilerde istenilen etkinin hızlı, doğrudan ve aracısız olarak yaratılabilmesi için kullanılan en etkili yöntemlerin başında yüz yüze iletişim gelmektedir. Lobilerin kullandığı yüz yüze iletişim yöntemlerinde aracı olmadan direkt olarak lobiciler ve hedef kitleyi oluşturan karar vericiler karşı karşıya olmaktadır. Bu yakın temasla lobiciler isteklerini daha samimi ve direkt olarak aktarma ortamı bulurken, karar alıcılarda lobicinin kim olduğunu ve ne istediğini daha net anlama imkanına sahip olmaktadır. Yüz yüze iletişimin en büyük avantajlarından birisi de, bir kez yüz yüze temas sağlandıktan sonra devamını telefon veya mektupla sürdürülebilme imkanının olmasıdır.

Bu yöntemde, lobici ile politikacı (karar verici) arasında en kolay iletişim bir toplantıda bir araya gelmektir. Bu toplantılar, bürolar, koridorlar, taksiler, restoranlar, jimnastik veya spor salonları gibi çok çeşitli yerler olabilir. Bu toplantıların tesadüfi toplantılar değil de önceden günü ve saati belli toplantılar olması halinde daha verimli olduğu kabul edilmektedir. Deneyimli lobiciler genellikle biçimsel olmayan ve kişisel yolları kullanmaya özen göstermektedir. Lobicinin etkisi, sosyal pozisyonuna ve politikacının lobici hakkındaki düşüncesine bağlı olarak değişebilmektedir.

1.4.2. Grass Roots Yöntemi (Mektup Gönderme ve Halkla İlişkiler Kampanyaları): Grass roots yöntemi, genellikle organize olmadan, doğal olarak kendiliğinden oluşan halk hareketi görünümündeki lobicilik yöntemlerindendir ve lobi faaliyetini destekleme işlevini yerine getirmektedir. Profesyonel lobiciler bu hususta, halka dayalı baskının kanun yapıcının fikrini değiştiremediğini, ancak konuya dikkat çektiğini belirtmektedirler. Bu yöntem yüz yıllardır baskı grupları ve kamuoyu tarafından kullanılmaktadır ve çeşitli uygulamalara sahiptir. Ayrıca son zamanlarda kitle iletişim araçlarının gelişmesi, bu tekniğin daha kolay ve etkili olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Grass Roots yönteminde, mektup gönderme ve halkla ilişkiler kampanyaları yer almaktadır.

Mektup gönderme yönteminde baskı grupları çeşitli faaliyetler ile halkı harekete geçirerek toplu bir şekilde ilgili kişilere mektup gönderilmesini sağlamaktadır. Burada gönderilen kişinin etkilenmesi amaçlanmaktadır. Halkın tepkisini ortaya koymak açısından da mektuplar çok önemlidir. Mektupların, görsel, saklanabilir, tekrar tekrar okunabilir olması ve özel bilgileri bünyesinde ihtiva edebilmesi onu lobicilik araçları içerisinde ayrı bir yere oturtmaktadır. Bu yöntemde iki çeşit hedef kitle tespit edilmiştir ve mektuplar buralara yazılır. Bunların birincisi, karar alıcı durumunda bulunan meclis üyeleri olurken, ikincisi basın-yayın organları olmaktadır.

Diğer bir yöntem de halkla ilişkiler kampanyalarıdır. Bu kampanyalar daha çok profesyonel lobi şirketleri ile yapılmaktadır ve amaçları toplumun genel kanaatlerini baskı grubunun ya da lobinin düşünceleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktır. Mektup göndermeye göre çok daha masraflı, zahmetli ve uzun süreli bir lobicilik yöntemidir.

1.4.3. Lobiler Arasında İşbirliği ve Koalisyonlar: Yasama ve yürütme üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olmak isteyen veya kendi başına istediği sonuca ulaşamayacağını düşünen lobiler benzer amaçları olan lobiler ile işbirliğine veya koalisyona gidebilmektedir. Lobiler arasında işbirliğinin oluşturulabilmesi için uzlaşma sağlanacak konunun lobilerin çıkarlarını birinci dereceden ve aynı yönde etkiliyor olması gerekir. Bu suretle,  farklı talepler bütünleşmekte, gruplar arasında ortak stratejinin belirlenmesi ve iş bölümü yapılarak sonuca gidilmesi sağlanmaktadır.

1.4.4. Parasal Destek Sağlamak: Mali gücü yerinde olan lobilerin, karar alıcıları istedikleri yönde hareket ettirebilmek için para dahil her türlü finans gücünü kullanmaları prensibine dayanan bir yöntemdir; halk tarafından “rüşvet” olarak değerlendirilebilmesi olumsuz yönünü oluşturmaktadır. Ancak bu yöntem ABD de Fund Raising (Bağış Toplama), Soft Money (Gizli, Hatları Belli Olmayan Para), Honororia (Hizmet Karşılığı Para) gibi çeşitli yollarla meşrulaştırılmıştır. Parasal destek sağlamanın en çok kullanılan iki yolu vardır:

-Baskı gruplarının seçim öncesinde bir siyasal partiyi ya da adayı destekleme.
-Baskı gruplarının, bazı milletvekillerinin, grubun çıkarları doğrultusunda adeta lobicileri gibi hareket etmelerini sağlayarak, diğer milletvekilleri ve bürokratları etkilenmeye çalışması.

Bunların neticesinde, ilgili milletvekilinin ilgili baskı grubu için yaptığı faaliyetler kendisine parasal destek olarak geri dönmektedir. Parasal destek sağlamanın bir başka yolu da düzenlenen toplantılara yüksek ücretle konuşmacı çağırılmasıdır.

1.4.5. Komisyon ve Komitelere Katılmak: Çeşitli konularda çalışma yapmak üzere, genellikle yasama organları bünyesinde kurulan komisyonlarda yürütülen lobi faaliyetlerini kapsamaktadır. Lobiciler bu komisyonlarda görev alarak özellikle hazırlanan raporları ve taslakları kendi amaçları doğrultusunda etkilemeye çalışırlar. AB bünyesinde özellikle, Ekonomik ve Sosyal Komite ile Bölgeler Komitesi, lobiciler tarafından sıklıkla kullanılan komitelerdir. Bu tür oturumlar baskı grubu üyesine veya lobiciye politikacı ile yakından tanışma ve doğrudan ulaşma olanağı sağlar. Ancak, birçok görevi olan politikacının bu tür komite oturumlarına katılması veya bu oturumlarda sunulan uzun konuşma metinlerini okumaları genellikle mümkün olamamaktadır.

 Bu temel yöntemlerin dışında lobicilerin başvurdukları ve lobi faaliyetleri gerçekleştiren kişi ve grupların kullandığı başka yöntemler de vardır. Yayın kanalları kurmak, karar mekanizmalarında bulunanlara hediyeler vermek, radyo programları ve televizyon filmleri çekmek, önemsenen ve yazıları ciddiye alınan ünlü akademisyenlere makale yazmaları için konu önermek ve yazılan makaleleri satın almak, bilimsel toplantılar tertiplemek, faaliyetlerinde ünlü simaları kullanmak, hedef kitle ve onun yakın çevresiyle dostluk kurmak, sosyal ortamlarda çokça bulunup ulaşabileceği kitle sayısını arttırmak, dini inanışları kullanmak, seçmenlerle tanışmak, hedef kitleye, medyaya ve kamuoyuna bilgi sunmak, doğrudan eylemler ve yürüyüşler düzenlemek, istenmeyen bir netice sonunda bir üst mahkemeye gitmek gibi yöntemler de kullanılmaktadır.

(Devam edecek...)