27 Mayıs 2011 Cuma

27 Mayıs'ın Hayatıma Etkisi

10 yaşındaydım ilk siyasi kitabımı okuduğumda.



Evin kitaplığını karıştırıyordum... Çok severdim kitaplığı karıştırmayı, çok güzel hikaye kitapları bulurdum hep. Bazen de dosyaların içinde annemin çizdiği resimleri, dayımın şiir defterlerini, teyzemin hatıra defterlerini...

Ancak sandalyenin üzerine çıkıp da erişebildiğim en üst rafta; eski, saman kağıdı yapraklı, resimleri siyah-beyaz olan mecmualar ve kitaplar vardı. Benim okuduğum kitaplar gibi renkli, cıvıl cıvıl kapakları yoktu; donuktular, soğuktular, hatta bir çocuk için son derece iticiydiler.

Mavi kapaklı kitabın üzerinde 27 Mayıs yazıyordu. Çok eskimesin diye naylonla kaplanmıştı kapağı. Benim özenli annem, ileride benim de okuyacağım eski kitapları hep naylonla kaplardı; sağlam kalsınlar diye. Ardından, yanında birkaç tane daha üzerinde 27 Mayıs yazan kitap gördüm. Merak etmiştim; neydi 27 Mayıs, ne olmuştu o tarihte.. Sonra, o ilk gördüğüm, üzerinde 27 Mayıs yazan mavi kapaklı kitabı alıp, sandalyeden aşağı indim. Karıştırmaya başladım kitabı... 70'li yıllarda, yani yaklaşık 20 yıl önce basılmış bir kitaptı. Kitapta çok az resim vardı ve çok karmaşık görünüyordu. Anlamak zordu; bilmediğim o kadar çok kelime vardı ki.. Aralardan seçip seçip bazı sayfaları okudum, okudukça daha çok merak ediyordum.. Ara sıra gözlerimden yaşlar süzülüyordu, ilk defa yüzleşiyordum bu yaşananlarla.. Bazı devlet büyükleri idam edilmişti, ama bu iyi bir şey miydi yoksa kötü mü çok fazla emin olamamıştım. Bir süre sonra kitaplığa geri döndüm, sandalyeye çıktım ve en üst rafı tekrar karıştırmaya başladım. Daha basit ve kısa anlatan bir şeyler bulmak istiyordum ve bir dosya içine istiflenmiş Hayat Mecmualarını buldum. Birsürü resim vardı sayfalarında, yazı daha azdı. 60'lı yılların başına aitti dergiler. İhtilalden, mahkemelerden ve idamlardan bahsediyordu. Kafam karışıktı...

Akşam anneme 27 Mayıs'ta neler yaşandığını, ihtilalin ne olduğunu sordum, biraz da onu dinledim. O da duygulanmıştı ama kısa, yüzeysel ve yorumsuz anlatmaya çalıştı. Böyle konuları biraz daha büyüyünce okumam gerektiğini söyledi bana. Haklıydı belki, fazla karışıktı her şey, iyiyle kötüyü ayırt etmek zordu. Devletimi seviyordum; benim devletim kötü şeyler yapmazdı. Askerimi de çok seviyordum; benim askerim de kötü şeyler yapmazdı. Ama kötülükler bile yapsa bir insanın ölümüne, öldürülmesine iyi demek nasıl mümkün olabilirdi ki.. Bunlara büyüyünce karar veririm dedim. Sonra uyudum...

O gece rüyamda bir stadyumdaydım, sanırım tören gibi bir şey vardı ve ben tribünde oturuyordum. Yanımda televizyonlardan tanıdığım tüm siyasetçiler vardı: cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar.. Onlarla birlikteydim. Rüya beni çok etkilemişti. Okuduklarımdan etkilendiğim için mi o rüyayı görmüştüm; yoksa geleceğime dair bir ipucu muydu bilmiyorum. Ama o günden sonra hikaye kitaplarını okumayı bıraktım. Tarih ve siyaset kitaplarının dizili olduğu en üst raftan seçiyordum artık kitaplarımı... Ülkemi ve ülkem insanlarını ilgilendiren konulara; geçmişte yaşanmış, bugün yaşanan olaylara ve geleceğe duyarsız kalamayacağımı o günden sonra anlamıştım.

27 Mayıs, öyleydi ya da böyleydi.. Gerçek şu ki; 10 yaşımda okuduğum 27 Mayıs kitabı nasıl ki benim hayatımın gidişatını ve ideallerimi etkileyip, şekillendirdiyse; Türkiye'nin de kaderini ve geleceğini etkileyip şekillendirdi. O gün onlar yaşanmasaydı, o insanlar idam edilmeseydi şimdi muhtemelen bambaşka bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Ve muhtemelen 12 Mart ile 12 Eylül de yaşanmayacaktı. Bugünlerin sorumlusu o günlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder